Devenin ana yurdu Kuzey Amerika'dır. Tarih içinde oradan Güney Amerika ve Asya'ya yayılmış, Kuzey Amerika kıtasında ise zamanla yok olmuştur.Güney Amerika'daki lama, alpaka (bir cins koyun) ,guanako (lamanın irisi) gibi hayvanlar devenin akrabaları sayılabilirler.
Yaşadıkları kum fırtınalarına ve diğer olumsuz şartlara uyabilmek için iki sıra koruyucu kirpikleri ve tüylü kulak delikleri oluşmuş, burun deliklerini açıp kapayabilme, çok uzaktan görebilme ve koku alabilme yeteneklerine sahip olmuşlardır.
Develerin tek hörgüçlülerine Arap devesi, çift hörgüçlülerine ise Baktriane devesi adı verilir. Genelde develerin hörgüçlerinde su olduğuna, bu sayede çöllerde uzun süreli yolculuklara bu kadar dayanıklı olduklarına inanılır ama gerçek bu değildir. Öyle olsaydı deve vücudundan su tükettikçe hörgücünün de bir balon gibi sönüp inmesi gerekirdi.
Develerin hörgüçlerinde sadece yağ bulunur. Burası 30-35 kilogramlık bir yağ deposudur. Genellikle bir çok hayvan ileride enerji kaynağı olarak kullanmak üzere vücudunda yağ depolar ama develer bunu hörgüçlerinde yaparlar. Hörgücün bir ikinci işlevi de deveyi çölün kızgın güneşinden korumasıdır.
Develer zaten çölde suya az gereksinim duyarlar. 40 dereceyi bulan sıcaklıklarda iki haftaya yakın susuz kalabilirler. Burun mukozaları insana göre 100 kat daha büyüktür. Bu sayede nefes verirken havada bulunana nemin 2/3'sini geri kazanabilirler.
Bir devenin vücudundaki toplam suyun %22'sinin kaybı halinde karnı çekilir, kasları büzüşür ama bu onun performansını çok etkilemez. Buna karşın bir insan vücudundaki suyun %5'ini kaybedince görme duyusunda azalma başlar,%12'sini kaybedince de ölebilir.
Develerin susuzluğa dayanıklı olmalarının nedeni su kayıplarının büyük bir kısmının dokulardaki sudan olması, kandaki suyun pek etkilenmemesidir. Ancak bütün bu özelliklere rağmen susuzluğa dayanma rekoru develerde değil, farelerdedir. Bu konuda zürafa da her ikisiyle yarışabilir.
Develerin başka bir özelliği ise kedi ve zürafa gibi hayvanlar gibi önce sağ taraftaki ön ve arka ayaklarını, sonra sol taraftaki ayakları atarak yürürler. Yani sol-sağ şeklinde değil sol-sol, sağ,-sağ şeklinde yürürler. Hatta aruz vezninin ritminin Arap yarımadasındaki develerin yürüyüşlerindeki ritimden doğduğu rivayet edilir.
20 Mart 2013 Çarşamba
Arı Taklidi Yapan Orkideyi Gördünüz mü?
Nadir bitkilerden biri olan orkidelerin insanları hayrete düşüren üreme sistemi vardır. Bazı orkide türleri, üremek amacıyla kullandıkları çiçek tozlarını karşı cinsteki bitkiye ulaştırmak için ''aracı'' kullanırlar. Bu aracılar da genellikle bitkideki nektarı emmeye gelen böceklerdir. Doğadaki bir çok bitki türünün de kullanıldığı bu üreme sistemi genellikle şöyledir:
Bitkideki cazip bal özünü emmeye gelen bir böcek bitkinin çiçek tozu kesesinin olduğu bölgeye konar. Bal özünü alırken ayakları ve antenleri çiçek tozlarına bulaşır ve diğer çiçeğe konduğunda ulaştırdığı bu tozlar sayesinde cezbettiği böcekler kanalıyla yollar. Dolayısıyla bu yöntemle çoğalan orkideler için bal özü türünün devamı için hayati önem taşıyan bir maddedir.
Peki bu yöntemle çoğalan, ama bal özüne de sahip olmayan bir bitkinin durumu ne olabilir? Ophrys speculum isimli orkidenin durumu işte buna örnektir. Bitkinin böcekleri kendisine çekecek bir bal özü salgısı yoktur. Ama bitkinin bir başka özelliği onun da diğerleri gibi çoğalabilmesine olanak tanır. Bu özellik, çiçeğin şeklidir.
Çiçeğin alt dudağı renk, şekil ve hatta üzerindeki sık tüylere varıncaya kadar kanatları açık dişi bir yaban arısına benzemektedir. Erkek yaban arısı çiftleşmek amacıyla bir dişi aradığında, orkideden yayılan çekici kokunun da etkisiyle çiçeğe yönelir. Her şeyiyle tam bir dişi yaban arısına benzeyen çiçeğin alt dudak kısmına konar ve onunla çiftleşmeye çalışır. Bu sırada tam kafasının hizasındaki çiçek tozlarının bulunduğu bölüme de değer ve çiçek tozları kafası ve antenlerine bulaşır.Arı bir süre sonra bu çiçek tozlarıyla beraber orkidenin üzerinden havalanacak ve kendisini cezbedecek olan başka bir orkideyi gördüğünde aynı işlemi tekrarlayacaktır. Bu esnada yüne tam kafasının hizasına gelen üreme organına başındaki antenlerinde ki tozları bırakacak ve orkideyi döllemiş olacaktır.
Tasarımdaki mükemmellik...
Bitkideki cazip bal özünü emmeye gelen bir böcek bitkinin çiçek tozu kesesinin olduğu bölgeye konar. Bal özünü alırken ayakları ve antenleri çiçek tozlarına bulaşır ve diğer çiçeğe konduğunda ulaştırdığı bu tozlar sayesinde cezbettiği böcekler kanalıyla yollar. Dolayısıyla bu yöntemle çoğalan orkideler için bal özü türünün devamı için hayati önem taşıyan bir maddedir.
Peki bu yöntemle çoğalan, ama bal özüne de sahip olmayan bir bitkinin durumu ne olabilir? Ophrys speculum isimli orkidenin durumu işte buna örnektir. Bitkinin böcekleri kendisine çekecek bir bal özü salgısı yoktur. Ama bitkinin bir başka özelliği onun da diğerleri gibi çoğalabilmesine olanak tanır. Bu özellik, çiçeğin şeklidir.
Çiçeğin alt dudağı renk, şekil ve hatta üzerindeki sık tüylere varıncaya kadar kanatları açık dişi bir yaban arısına benzemektedir. Erkek yaban arısı çiftleşmek amacıyla bir dişi aradığında, orkideden yayılan çekici kokunun da etkisiyle çiçeğe yönelir. Her şeyiyle tam bir dişi yaban arısına benzeyen çiçeğin alt dudak kısmına konar ve onunla çiftleşmeye çalışır. Bu sırada tam kafasının hizasındaki çiçek tozlarının bulunduğu bölüme de değer ve çiçek tozları kafası ve antenlerine bulaşır.Arı bir süre sonra bu çiçek tozlarıyla beraber orkidenin üzerinden havalanacak ve kendisini cezbedecek olan başka bir orkideyi gördüğünde aynı işlemi tekrarlayacaktır. Bu esnada yüne tam kafasının hizasına gelen üreme organına başındaki antenlerinde ki tozları bırakacak ve orkideyi döllemiş olacaktır.
Tasarımdaki mükemmellik...
Çıngaraklı Yılanın İlginç Avcılığı.
Sesi ve görünümü ile oldukça korkutucu bir canlı olan çıngıraklı yılan, çok ilginç bir avlanma tekniğine sahiptir. Yılanın başının ön kısmındaki yüz çukurlarında bulunan ısı algılayıcılar, çevresindeki avın vücut sıcaklığının neden olduğu infrared ışınını saptar. Bu saptama ortam sıcaklığındaki 1/300'lük bir derece artışını tespit edebilecek kadar hassastır. Yılan, bir yandan da koku alma organı olan çatal diliyle sürekli etrafını tarar. Bu iki özelliği sayesinde, koyu karanlıkta yarım metre ilerisinde yere çömelmiş hareketsiz bir sincabı fark edebilir. Avının yerini hatasız tespit eden yılan önce ona sessizce sokulur ve saldırı mesafesine girer,ardından boynunu yay gibi gerer ve avının üzerine büyük bir hızla atılır. Bu sırada 180 derece açılabilen güçlü çenesindeki dişlerini avına geçirmiştir bile.
Tüm bunlar bir otomobilin yarım saniye içinde sıfır hızdan 90km/sa hıza erişmesine eşdeğer süratta olup biter. Yılanın, avını etkisiz hale getirmek için kullandığı en büyük silahı olan '' zehir dişleri'' nin uzunluğu 4 cm kadardır. Bu dişlerin içi oyuktur ve zehir bezlerine bağlıdır. Bez kasları yılanın ısırdığı anda büzülür ve zehiri önce diş kanalına, oradan da avının cilt altına basınçla püskürtür. Yılan zehri ya merkezi sinir sitemini felce uğratır ya da kanı pıhtılaştırarak ölüme neden olur.Bazı yılanların 0.28 gramlık zehiri,125.000 fareyi öldürecek kadar güçlüdür. Zehir, avın yılana bir zarar vermesini engelleyecek kadar çabuk etki eder. Artık yılanın yapacağı iş, felç geçiren avını son derece esnek olan ağzıyla yutmaktır. Yılanın zehirli oluşu herkesçe bilinen bir konu olduğundan, hemen hiç kimse bunun nasıl olduğunu düşünmez. Sonuca değil nedene odaklanmalıyız.
Tüm bunlar bir otomobilin yarım saniye içinde sıfır hızdan 90km/sa hıza erişmesine eşdeğer süratta olup biter. Yılanın, avını etkisiz hale getirmek için kullandığı en büyük silahı olan '' zehir dişleri'' nin uzunluğu 4 cm kadardır. Bu dişlerin içi oyuktur ve zehir bezlerine bağlıdır. Bez kasları yılanın ısırdığı anda büzülür ve zehiri önce diş kanalına, oradan da avının cilt altına basınçla püskürtür. Yılan zehri ya merkezi sinir sitemini felce uğratır ya da kanı pıhtılaştırarak ölüme neden olur.Bazı yılanların 0.28 gramlık zehiri,125.000 fareyi öldürecek kadar güçlüdür. Zehir, avın yılana bir zarar vermesini engelleyecek kadar çabuk etki eder. Artık yılanın yapacağı iş, felç geçiren avını son derece esnek olan ağzıyla yutmaktır. Yılanın zehirli oluşu herkesçe bilinen bir konu olduğundan, hemen hiç kimse bunun nasıl olduğunu düşünmez. Sonuca değil nedene odaklanmalıyız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)