Zümrüdü Anka , Şimurg, Kaknüs, Cennet Kuşu olarak bilinir.
EFSANESİ: Masallarda duyduğumuz ve efsanelerini dinlediğimiz canlı türü diye başlasak ne denli doğru olur bilinmez. Ancak bu efsanenin farklı kültürlerde ve farklı milletlerde muhakkak yer aldığıonı belirtmek isterim. Zümrüdü Anka, Arap kültüründe Anka adı ile anılan bu efsane Türkler tarafından Zümrüdü Anka olarak tanımlanmıştır.
Anka Kuşu, ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar ve bu yuvayı ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar. Daha sonra yuvanın içinde ölümünü bekler ve şu şekilde bekler; güneş ışınları kuru dalları yakarak yuva içinde
ölmeyi. Yanarak ölür ve efsaneye göre küllerinden doğar yavru bir anka kuşu olarak. Hristiyanlık dahil birçok dinde yeniden varoluş, diriliş sembolü olarak benimsenmiştir. En çok bilinen efsane ise şöyledir:
Anka kuşu rivayete göre bilgi ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar dünyasında ters giden her şeye Anka'nın çözüm bulabileceğine inanırlarmış. Bir an gelir Anka ortalıkta görünmez olur, diğer kuşlar onu aramak için yola koyulurlar. Ona ulaşmak zorludur hatta o Kaf Dağı'nın tepesindedir ve oraya varmak için zorlu vadiler ve tepeler aşmak gerekir. Birbirinden farklı ve zorlu vadiler:
- İstek
- Aşk
- Marifet
- Hayret
- Tevhid
- Yokluk Vadileri
Masallara , şiirlere, şarkılara hatta beyaz perdeye konuk olan Anka Kuşu bir dönemin yeniden varoluş, diriliş sembolü rivayette anlatıyor ki kimse Anka'yı uzakta aramasın. Sabreden ve emek veren herkes aslında kendi Anka Kuşunu yaratıyor.
Önce Bülbül : geri dönmüş, güle aşkını hatırlayıp.
Papağan: o güzelim tüylerini bahane etmiş, o tüyleri yüzünden kafese kapatılmış.
Kartal: Yükseklerdeki krallığını bırakamamış.
Baykuş: Yıkıntılarını özlemiş.
Balıkçıl Kuşu: bataklığını özlemiş.
Yedi Vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen altıncı vadi ''Şaşkınlık'' ve sonuncusu yedinci vadi '' Yok oluş'' ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Simurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki ''SİMURG ANKA- OTUZ KUŞ '' demekmiş. Onların hepsi Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze alamadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.