Vaktiyle çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Zamanla kendine yakıştırılan küfürbazlık şöhretine tahammül edemez olmuş. Soluğu bir tekkede almış ve durumu tekkenin şeyhine anlatıp sırf bu huyundan vazgeçmek için dervişliğe soyunmaya geldiğini söylemiş. Şeyh Efendi bakmış, adamın niyeti halis, geri çevirmek olmaz, matbahtan bir avuç bakla tanesi getirtmiş. Bunlara okuyup üfledikten sonra yeni dervişe dönüp tembih etmiş:
- Şimdi bu bakla tanelerini al. Birini dilinin altına diğerlerini cebine koy. Konuşmak istediğin vakit bakla diline takılacak, sende küfür etmemem isteğini hatırlayıp o an da söyleyeceğin küfürden geçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir baklayı dilinin altına yerleştirirsin.
Adamcık şeyhin dediği gibi tekkede kalıp kendini kontrol etmeye başlar. Bu arada şeyh efendi de bir yere gidince onu yanından ayırmamaktadır. Yağmurlu bir günde bir evin penceresi hızla açılır ve gençten bir kız çocuğu başını uzatarak,
- Şeyh Efendi biraz durur musun ?
Deyip pencereyi kapatır. Şeyh Efendi söyleneni yapar, illa yağmur sicim gibi yağmaktadır. Sığınacak bir saçak altı da yoktur. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçer içinden. Tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünür:
- Şeyh Efendi, bir kaç dakika daha bekleseniz...
Şeyh içinden ''La Havle'' çekse de denileni yapmamak tarikat adabına mugayir olduğundan biraz daha beklemeyi göze alır. O sırada küfürbaz derviş kendi kendine söylenmeye başlamıştır. Yağmurun şiddeti gittikçe artmakta , bizimkiler de iliklerine kadar ıslanmaktadır. Nihayet pencere üçüncü kez açılır ve kız seslenir:
- Gidebilirsiniz artık!
Şeyh Efendi merak eder ve sorar:
- İyi de evladım, bir şey yok ise bizi neden beklettin?
- Efendim, elbette bir şey var, sizi sebepsiz bekletmiş değiliz. Tavukları kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu.
Münasebetsizliğin bu derecesi üzerine Şeyh Efendi,
- Ulan derviş, çıkar ağzından baklayı...
- Şeyh Efendi, bir kaç dakika daha bekleseniz...
Şeyh içinden ''La Havle'' çekse de denileni yapmamak tarikat adabına mugayir olduğundan biraz daha beklemeyi göze alır. O sırada küfürbaz derviş kendi kendine söylenmeye başlamıştır. Yağmurun şiddeti gittikçe artmakta , bizimkiler de iliklerine kadar ıslanmaktadır. Nihayet pencere üçüncü kez açılır ve kız seslenir:
- Gidebilirsiniz artık!
Şeyh Efendi merak eder ve sorar:
- İyi de evladım, bir şey yok ise bizi neden beklettin?
- Efendim, elbette bir şey var, sizi sebepsiz bekletmiş değiliz. Tavukları kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu.
Münasebetsizliğin bu derecesi üzerine Şeyh Efendi,
- Ulan derviş, çıkar ağzından baklayı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder