Hayatımızda pek çoğumuzun batıl inançları vardır. Kimi salı gününün uğursuzluğuna inanır, kimi 13 sayısının uğursuzluğuna. Peki hiç düşündünüz mü bu batıl inançlar nasıl oluşmuş? Okuyalım neler varmış kaynağında.
Niçin Tahtaya Vuruyoruz?
Çok eski zamanlarda meşe ağacının yüksekliği ve sağlamlığı nedeniyle, bazı güçlere sahip olduğuna inanılıyordu. Tahtaya vurma inancı dünyanın apayrı iki yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişti. Önce milattan önce 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarlığında . Her iki kültürde de meşe ağacına çok sık yıldırım düştüğünün gözlemlemişti. Amerika yerlileri meşenin, Tanrının yıldırımla yeryüzüne inip üzerinde oturduğu yer olduğuna inanmışlardı. Kuzey Amerika Yerlileri bu ağacın köküne vurarak , ileride başlarına gelebilecek tehlikelere ve şanssızlıklara karşı Tanrı ile temasa geçtiklerine inanıyorlar ve ondan kendilerini korumalarını istiyorlardı.
Ortaçağ'da ise hıristiyan din adamları bu inancı kendi devirlerine taşıdılar. Onlara göre bu inanışın temelinde Hz. İsa'nın tahta bir çarmıhta öldürülmesi yatıyordu. Hatta Avrupa'nın her katedralinde orijinal tahta haçın küçük bir parçasının bulunduğuna inanılıyordu. Bu tahtaya vurmak ise '' Tarım dua ve isteklerimi gerçekleştir.'' anlamına geliyordu. Bu bilgiler Tamer Korugan'ın Lüzumsuz Bilgiler Ansiklopedisi-1'' İsimli kitabından derlenmiştir.
Merdiven Altından Geçmek Uğursuzluk mu?
Duvara dayanan bir merdiven, duvar ile merdiven arasında birer üçgen oluşturur. Bu birçok kültürde tanrıların kutsal üçgeni olarak bilinir. Örneğin piramitlerin kenarlarının üçgen olması da bu inanca dayanır. Bir üçgenin içinden geçmek dei bir kutsal yere meydan okumak anlamına gelebilir. Eski Mısırlılar için zaten merdivenin kendisi iyi şansın sembolü idi. Merdiven olmasaydı Güneş Tanrısı Osiris'i karanlıkların ruhundaki hapis hayatından kurtarmak mümkün olmayacaktı. Ayrıca merdiven, tanrıların katına tırmanmak içinde şekilsel bir semboldü.
Asırlar sonra Hıristiyanlık bu inancı da Hz. İsa'nın ölüm şekline adapte etti. Çarmıha dayalı merdiven kötülüğün, hıyanetin, ve ölümün sembolü oldu. İnsanlar merdivenin altından geçmekle bu kötü geleceklerle karşılaşabileceklerine inandırıldılar. 17. yüzyılda İngiltere ve Fransa'da suçlular dar ağacına götürülmeden önce bir merdiven altından geçirilirlerdi. Değişik kültürler bu uğursuzluğa karşı bazı panzehirler geliştirdiler. Mesela Romalıların panzehiri yumruktu. O kişiler orta yani en uzun parmaklarını gerip diğer parmaklarını yumruk gibi yaparlar ve geçtikten sonra merdivene doğru sallarlardı.
Kara Kedi Geçmesinin Anlamı Nedir?
Milattan önce 3000'li yıllarda, eski Mısırlılar zamanında kediler kutsal bir canlı olarak görülürlerdi. Hatta siyah dişi kediler tanrıça olarak kabul edilirlerdi. Kedileri hastalık ve ölümden korumak için kanunlar bile yapılmıştı.Kedilerden, özellikle siyah kedilerden nefret, Hıristiyanlığın kendinden önceki kültürleri ve onların sembol kabul ettiği şeyleri yok etme güdüsü ile Ortaçağ'da İngiltere'de başladı. Bağımsız, bildiğini yapan, inatçı ve sinsi karakteri, sayılarının da şehirlerde aşırı artması ile birleşince kediler gözden düştü. O yıllarda evinde kedi besleyenler yalnız yaşayan fakir ve yaşlı kadınlardı. Yine o yıllarda büyücü ve cadı inancının tüm Avupa'da histeriye dönüştüğü yıllardı. Siyah kedi besleyen bu kadınların kara büyü yaptıklarına ve siyah kedilerin gece şeytana dönüştüklerine dair korku dolu halk hikayeleri üretildi. Cadı konusu bir paranoyaya dönüşünce birçok zavallı kadın kedisi ile birlikte yakıldı. Fransa'da Kral 13. Louis bu uygulamayı yasaklayana kadar her ay binlerce kedi yakıldı.
Ayna Kırılması Niçin Uğursuzluk Getirir?
Göllerde veya su birikintilerinde, kendi aksini gören ilkel insan şaşırmış, bunun kendisinin ruhu olduğunu sanmış, suyu bulandırıp görüntüsünün kaybolmasına neden olanları da düşmen bilmişlerdir. İlk aynalar ;Mısırlılar zamanında, pirinç, bronz, gümüş ve altından yapılmıştı ve kırılmaları da mümkün değildi. Bu devirde de bu parlak yüzeylerden yansıyan görüntünün o insanın ruhunun bir yansıması olduğuna inanılıyordu. Cam kapların yapılmaya başlanmasından sonra da içindeki sudan yansıyan görüntünün ruhun bir yansıması olduğu inancı devam etti ama camlar kırılabiliyordu. O zaman da içinde bulunan ruhun bir parçası vücudu terk ediyordu.
Birinci yüzyılda Romalılar uğursuzluğun süresini 7 yıla çıkardılar. Romalılar hayatın her 7 senede bir kendini yenilediğine inanıyorlardı. Camın kırılması sonucu ruh ve dolayısıyla insanın sağlığı tahrip olduğundan, vücudun kendini yenileyerek, sağlığına kavuşması için yedi yıl geçmesi gerekiyordu. Bu batıl inanç 15. yüzyılda İtalya'da Kolay kırılabilir ve pahalı ilk aynaların yapılması ile birlikte iyice gelişti ve ekonomik boyut kazandı. Aynayı taşıyanlar, evlerde aynaları temizleyen hizmetkarlar, aynaları kırmaları halinde 7 yıl boyunca, ölümden daha beter felaketlerle karşılaşabileceği hususunda uyarılıyorlardı
13 Sayısı Neden Uğursuzdur?
13 Sayısının uğursuz olduğuna dair inanç bir çeşit korku hastalığı olarak kabul edilmiş olup adı '' triskaidekaphobia'' dır. Bu inancın kökleri mitolojik tanrıların yaşadığına inanılan çağlara, İskandinavya topraklarına kadar gider. Işık ve güzellik tanrısı Balder'in verdiği ziyafete 12 kişi davetli iken, yalanların ve hilelerin tanrısı Loki , davetli olmadığı halde zorla 13. Kişi olarak katılmak ister. Çıkan tartışmada Loki Balder'i öldürür.
İskandinavya'dan Avrupa'nın güneyine kadar yayılan bu mit, Hıristiyan din adamları tarafından Hz. İsa'nın son yemeğine uyarlanır. Bu uyarlamada Balder'in yerini Hz. İsa, Loki'nin yerini de Judas alır. Bu yemekten sonra Hz. İsa çarmıha gerilerek öldürüldüğü için Hıristiyanlarda akşam yemeğinde 13 kişi bir araya gelirlerse bunlardan birinin başına felaket geleceğine inanılırdı. 13 sayısının uğursuzluğuna duyulan inancın kökeninde bir yı içinde ayın 13 kez dolunay olarak gözükmesidir.
Diğer İlginç Sebepler:
- Apollo 13 Ay'a gitme macerasında başarısız olan tek ekiptir.
- Darağacına giden yolda 13 basamak vardır.
- 13 Ekim 1307'de çok sayıda şövalye tutuklanıp idam edildi.
- Cadılar toplantısına katılanların sayısının 13 olduğuna inanırlardı.
- Ad ve soyadında ki harflerin sayısının 13 olanların çok şansız bir hayat geçireceği düşünülür.
- 13 yaşı çocukların erişkinliğe adım attıkları yaştır. Sıkıntılı bir yaş.
- Sıralamada 12 rakamı mükemmeliyet ve bütünlük ifade eder. 13 rakamı ise kusursuzluğun üzerine ekleme yapmak olarak algılanır. Bu sebepten dolayı uğursuz olduğu varsayılır.